Ruh Olmayınca Ceset Nedir Ki?

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 12 Nis 2016 0 yorum
                         (Yusuf Ziya Kosifoğlu'na)                                          
Ahzap Suresindeki meşhur ayetle başlayalım[1]; “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi…….

Göklerin, yerin ve dağların yüklenmeyi istemedikleri emanete[2] geçmeden önce   “emanet” hakkında birkaç hatırlatma yapmak istiyorum.,

Öncelikle “emanet”in tüm varlıklardan esirgenmesi gerekir. Ama özellikle diğer insanlardan korunması gerekir.

İkinci olarak; emanetin, insanın bizzat kendinden de korunması gerekir. Emanetin mülke yazılması, kendinden sayılması haramdır. O’nun bozulmadan, tahrif edilmeden, hasar verilmeden geri iadesi gerekir.

Emanet kelimesi ile insanın her anına etki eden, diğer insanlarla ve hatta kendisi ile geçecek bir mücadelenin, bir sorumluluğun tanımı yapılır.

Başta verdiğimiz ayette,  “emanet”in Aziz Allah tarafından,  göklere, yere ve dağlara teklif edildiği ancak onların böyle büyük bir sorumluluktan korktukları haber edilmişti.  

Sorumluluğun ve endişenin büyüklüğü emanetin değerinin büyüklüğüne delildir. Kıymetin büyüklüğü de çalmak isteyeninin, hased edeninin, düşmanının çokluğuna delil.

Ayetin altını çizdiği, emaneti korumanın çok zor bir mesuliyet olduğudur. Ancak imkansız değildir. Zira Aziz Allah kuluna kaldıramayacağı yükü tevdi etmez. İnsan emaneti taşıyabilecek, koruyabilecek bir donanıma sahiptir ki; görev ona verilmiştir.

Peki, emanet nedir?

İnsana verilen emanetin ne olduğu üzerine pek çok kelam edilmiş, pek çok görüş bildirilmiştir. Allah’ın hazinesi tüketilemez. Daha da birçok kelam edilecektir. Biz bu hazineden kendi görüşümüze en yakın olanını alıp, onun üzerinden maksadımızı anlatmayı deneyelim. Doğrusunu Allah bilir.

Hicr Suresi 29. Ayette “Hani Rabbin meleklere, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin” demişti.”  Denilir.

Ayet; insana Aziz Allah’ın kendi nurundan üflediğini söylüyor. Üflenen “ruh”un maliki/sahibi Aziz Allah’tır. “Ruh” insana mülk değildir. Geri alınacaktır. Allah doğrusunu bilir ya, kastedilen “emanet” belki de Aziz Allah’ın çamura üflediği bu ruhtur. Ali Şeriati’nin deyişiyle; O’nunla  Aziz Allah’a akraba kılınır, muhatap alınabilecek bir rütbeye erişir, insan oluruz.

Melekler ve Şeytan, “Ruh”suz çamurun önünde secdeye davet edilmemiştir.

İnsanı, insan kılan, onu hayvandan ayıran, onu yaratılmışların en şereflisi yapan, meleklerin ve Şeytan’ın secde edebileceği konuma yükselten, Aziz Allah’tan kendisine üflenen bu nurdur.

Ruh’nun kıymeti; emanetçisinden değil, sahibindendir. “Aziz Allah’ın ruhundan daha kıymetli bir şey düşünülebilir mi?” Sorusu, “İnsana, insaniyetinden daha kıymetli bir şeyi var mıdır?” şeklinde de sorulabilir.

Eğer emanet Aziz Allah’ın ruhu ise; göklerin, yerin ve dağların endişesi de anlaşılır. Böyle bir emanetin emanetçisi yeryüzünün en şereflisi olur. Aynı zamanda en çok hased edileni, en çok kıskanılanı, en çok düşmanlık edileni de olur.

Emanetin çamura üflenmesi ile hayvanlar gibi[3] bir varlık olan insan yeryüzünün en şereflisine, en kıymetlisine dönüşür. 

Beşer, Adem olur. Adam olur.  Kokuşmuş çamuru adam eden Aziz Allah’ın ruhudur.

İnsana üflenen “ruh” nedir?

Ruh, Aziz Allah’ın sıfatlarının tevhid etmiş, bir araya gelmiş halidir. İnsanı insan eden,  Aziz Allah’ın katında yükselten, melekleri önünde secde ettiren bu sıfatlardır. Merhamet, adalet, hayr, kerem, ilim, sadakat, vefa, takva, edep, haya gibi sıfatlar Aziz Allah’ın esma-i  hüsnasındandır.  Şeytan ve Şeytan’ın yoldaşlarının insanda hased ettikleri, kıskandıkları, çalmaya çalıştıkları bu sıfatlardır. 

Şeytan’ın insandan çaldığı insaniyetidir.

Euzubillahimineşşeytanirraciym dediğinde Mü’min “Sığınırım Allah’a. Kovulmuş Şeytan’ın şerrinden.” Der. Mü’min’i endişelendirip Allah’a sığınmaya iten Şeytan’ın onu işten atma, dükkanını yakma, evini soyma, arabasını bozma, çocuğunu hasta etme korkusu değildir.  Şeytan bunları yapmaz. O’nun derdi emanetlerdir.

Mesela bir maaş karşılığı dürüstlüğünü çalar insanın,
Rütbe karşılığı doğruluğunu talep eder,
Ev karşılığı cömertliğini ister,
Bir zalim kulunu yollar. Zulmettirir. Merhametini çalar, 
Bir sahtekarı yollar, iyi niyetini bitirir,
Bir hatun ya da er kişi üzerinden hayanı, edebini yırtar,
Rızık endişesi korkutup, iradeni gasp eder,
“BEN”liğini kışkırtır. Alçak gönüllüğünü, hilmini kapıp götürür.

Çalınan insaniyetindir. Aziz Allah’ın emanetinden.

Çalına çalına “Ruh” tan/insanlıktan geriye bir şey kalmaz. Kalırsa da yüze çıkabilecek gibi değildir.

Şeytan’ın, Şeytan dostlarının, kendi dostlarının, zevcinin, çocuklarının, arkadaşlarının, ticaretin, malın, paranın ve vaktin tüm getirilerine rağmen son nefesine kadar Aziz Allah’tan gelen sıfatlara, insaniyete, merhamete, doğruluğa, dürüstlüğe, cömertliğe, edebe, hayaya, "emanete" sahip çıkabilenlere Mü'min denir.
 
Selam, Aziz Allah’ın sıfatlarını (ruhunu, emanetini) para, mevkii, gösteriş, şehvet karşılığında değişmeyenlerin, Şeytan'a kaptırmayanların/satmayanların üzerine olsun. Zaten üzerinedir.
                                                                                                                    Ahmet H. Çakıcı 
                                                                                                                         Recep / 1437




[1]  Ahzap 72: “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.”

[2] Emanet: “Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia”.  www.tdk.gov.tr

[3] Araf 179: Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar.

Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın

0 yorum:

Yorum Gönder