Ebter - Kevser 1- Bu adam ne yaptı? (Kevser)

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 10 Nis 2012 1 yorum
Üstad Hasan AYCIN'dan
Bir adam çıkıyor çölün ortasından; parası yok, malı yok, süper güçleri, şöhreti, çocukları yok. Kavminin lideri değil. Büyücülükten, kahinlikten anlamaz. Devleti, ordusu, askeri yok. Babasız bir yetim.
Bu yetimin 40 yaşında bir tepeye tırmanışı, tüm Arap yarımadasını, Afrika’yı, bugünün Irak’ını, Suriye’sini, Mısır’ını, Yemen’ini, Türkiye’sini, Kafkaslarını, İran’ını kapsayan bir harekete dönüşüyor. Batı’da Fransız Pirenelerini aşarken doğuda Çin’in kapılarına dayanıyor. Devrinin iki süper gücü ile hesaplaşmaya giriyor ve kazanıyor. Topu topu 20-30 senede. Hadi diyelim 40 senede.
Bu adamın çölde başlattığı hareket 40 senede medenileşiyor-medeniyetini üretiyor ve Orta Asya imparatorlukları gibi  tarihten silinmiyor. 15 Asır sonra hala gündemi belirleyebiliyor. Bunun tarihte eşi benzeri yok. Hz. Muhammed (as) ile karşılaştırılabilecek, şunu da sayalım denilebilecek 2. bir isim yok.
Ne yapıyor bu adam? Yaptığı nedir ki; çağının da sonraki çağlarında en önemli ve etkin hareketini başlatabiliyor?Ne veriyor çölün bedevi insanlarına ki; 40 senede Çin’den Atlas okyanusuna yürüyen bir dinamizmi, bir heyecanı ateşliyor?
O ümmetine namazı, orucu, zekatı, haccı, örtüyü, sakalı emretti. Farkı buydu dersek, bunların tamamı başka ümmetlerinde yaptıkları, uygulaya geldikleri amellerdir diye bir cevaplayan bulunur. Üstelik bugün bunların tamamına İslam ümmeti sahiptir. Ancak İslam ümmetinin hali/halimiz Hz Muhammed (as) ve çevresinin hali gibi değildir.
Sanırım Resulün değiştirdiği şey hayata bakış meselesidir. Ve diğer ritüeller bu bakışı destekleyen ya da geliştiren amellerdir/eylemlerdir.
Derdimi anlatmak için Ebu Cehil’den, cahillerin babasından yola çıkmak istiyorum.
(Ebu Cehil) Cahillerin babası denilen şahıs okuyup yazması olan, 2-3 dil bilen, kendi hizbinin lideri, Şam, Yemen, Habeşistan taraflarına ticari seferler yapmış biri olarak rivayet ediliyor. Bu demektir ki; peygamber ve çevresi “cahil” kelimesini bizim yüklediğimiz gibi okuyup yazamayan, dünyadan haberi olmayan kişi anlamı ile kullanmıyor. Üstelik okuyup yazamayan bir sürü kişi resulün yanındadır ve onlara cahil demiyorlar.
“Cahiller” diye hitap ettikleri ile girişilen bir tartışma ayete dönüşüyor, kemikleşip kelimeye dökülüyor. Kevser suresi adını alıyor. “Biz sana kevseri verdik…. Onlarda görecek kimin ebter olduğunu.”
Rivayet meşhurdur. Mekke’nin cahilleri gelip Ebu Talip’e “Yeğenine liderlik, para, kadın ne istiyorsa verelim de bu kavga/bu dava son bulsun” diye teklif ettiklerinde, Resul amcasına “bir elime Güneşi diğerine Ay’ı verseler, Allah’a yemin olsun ki; hayır!” Mealinde bir cevap veriyor.  Bu hadisenin üzerine indiği rivayet edilen Kur’an’ın en kısa suresinde biz sana Kevseri verdik deniyor. Kevser’i cennette bir su/havuz/nehir olarak yorumlayanları bir yana bırakıp son ayetten yola çıkılarak yapılan yorumun altını çizelim.
Ebtere karşılık (soyu kesik, verimsiz, üretemeyen, bereketsiz, uğursuz) , Kevser (kendisinde hayır, bereket, verim, gelecek, ümit olan)
Resulde olan KEVSER; hayrı üretebilen, kendisinde bereket, verim, doğurganlık, gelecek olan,
Müşriklerde olan EBTER; bereketsiz, kısır, verimsiz, arkası, geleceği olmayandır.

Resulde olan şey, her ne ise, o hayrı üretebilen hayrı inşa edebilen "şey"dir.  

Verebilme mantığı, keyften, hevadan ve hatta kendinden geçe bilme mantığı. Hayır mantığı. Allah rızası için mantığı. (Allah'ın rızasını arayan bir mantık olmadan Allah’ın rızası da olmaz.)
Resul bu alt yapıdan hareket eder. Verimli bereketli olan budur.
Müşrikler nereden hareket eder?  Ne teklif ediyorlardı Resul’e? Para, güç, iktidar, kadın. Bunları alırsa Resul ne elde etmiş olacaktı? Şan, şöhret, desinler,güç, iktidar ve şehvet. İşte bunları kazanmak/elde etmek için edilmiş hareket/amel ebterdir. Kendine çalışmaktır.
Ayetin ortasında “fesalli li Rabbike venhar..”geçiyor. (Salat et ve Rabbine kurban et.) Onların teklifleri “para, mal, güç, servet ve kadın” dı. Onları Rabbine kurban et. Çünkü onlarda hayır, devamlılık, gelecek yoktur. Sen Salatı ( Rabbinin adını yüceltmeyi, Hakkı) yani ardı olanı/kendisinde bereket olanı, kevseri tercih et.
Sure bu haliyle hayata bakışı değiştirmeyi teklif ediyor gibidir. Sen Rabbinin adını her şeyin üstünde tut. Çünkü bereket ondadır. Diğerlerinde gelecek yoktur. Ahirete hiçbir şey yansımaz.
Örnekleyelim.   100.000 liram  var. Ne yapabilirim. Biriktirebilirim. Ev, araba, arsa alabilirim. Evime panjur yaptırabilirim. Çocuğumu özel okula kaydedebilirim. Koltukları yenileyebilirim. Tatile gidebilirim. Vs.. Bunların hepsi o an için bana bir şeyler kazandırır. Peşin ve elle tutulabilir şeylerdir. 20 sene sonra bunlardan geriye ne kalır? 50 sene sonra. 100 sene sonra? 500 sene sonra? Gelecekte yoklar. Gelecekleri yok, kısırlar.  Hevadanlar. Ebterler.
Yada 100.000 TL den nasıl "hayır" üretebilirim? Diye bir sorum, bir derdim var. Birkaç çocuk bulup onlara bir şeyler anlatılmasını sağlayabilirim. Bir gayrı Müslim bulup ona kıyak geçebilirim. Bir sokak çocuğu bulup sahiplenebilirim. Bir dul bulup kirasını ödeyebilirim. Bir borçlu bulup borcunu kapatabilirim. Afrika’da bir kuyu açtırabilirim. Köyde bir çeşme yaptırabilirim. vs
İlkinde elimdekiler 10, 20 ya da 100 sene sonunda çürüyüp yok olurken. Diğerinden insandan insana yayılabilecek, kimse bilmezse Halık bilecek, Rabbin defterine kayıt düşülecek kaç milyon yıl geçse de hatırlanıp bilinecek hayır üretilmiştir.
Cahil olan kendisine hayrı vermeyecek olanın peşine düşendir.  Cehalet bunlar uğrunda vaktini, servetini, beynini, ömrünü harcamaktır.

Peşin olanın, elle tutulanın ardında harcamaktır ömrü.
Hayrın karşılığı peşin değildir. Ancak 50 sene sonra da 100.000 sene sonra da ahiret defterinde kayıtlıdır. Hayrın öğretildiği bir çocuk, akan bir çeşme, sıkıntıdan kurtulmuş bir mümin, Hakkın çağrısı gitmiş bir gayrı Müslim, yüzü güldürülmüş bir sahipsiz, alınmış bir dua geleceğe yatırılmış bir sermayedir. Hayır mantığıdır bu. Feda kültürü.
Mülk Allah’ın ise; O’nun bana verdiğinden/emanet ettiğinden paradan, maldan, zamandan, sağlıktan, gençlikten ömürden hayrı üretebilme mantığıdır bu. Kendine çalmamaktır emanetten.
Mesela zaman verilmiş bana; vakti mi geçirmek için, vakti öldürmek için, vakti harcamak için bilgisayarda ya da kahvede oyun oynuyorum, tv seyrediyorum,  balık tutuyorum. Verilen emaneti öldürmek, harcamak mıdır emanete sahip çıkmak. Kuran’dan bir sahne
Ya Rabbi bizi yeniden Dünya’ya döndür..
Neden?
Ne yapacaksın Dünya da? Oyunun yarım mı kaldı, Gassaray’ın maçı mı kaçıyor, Kurtlar vadisi mi merak ettin?
 Ne yapacaksın? Döneceksin de ne olacak?  Neden sana vakit verilsin?
Yemlenecek balıklar, seyredilecek filmler, edilecek dedikodular, geçilecek leveller mi bekliyor seni?  
Bir ömüre bin ömür daha verilse vaktinden hayrı üretebilecek misin? Vaktinden hayrı  çıkarmayı düşünemeyen biri Allah’ın ona vereceği vakitle ne yapar ki?
Bana verilmiş parayı arabanın jantına, müzik setine, evin perdesine, süsüne harcayacaksam Allah bana neden para versin?
Bin sene öncesinden bakıyor  Yunus;
                “Haram ise vebalindir
                  Helal ise sualindir”       
Eline geçen parayı, gücü ve silahı ebter olanın peşinde harcayanlar hayra ulaşamazlar ki. Emniyet müdürü/asker elindeki silahı, Valisi/kaymakamı elindeki gücü,  fabrikatörü/bankacısı elindeki parayı yoksulu, garibi, enteli, müslümanı, gayrı müslimi elindekini ev, araba ,arsa, yat, kat almak için kullanıyorsa, ne güçten ne paradan ne silahtan hayrı üretmek diye bir derdi yoksa topluluğun, Allah onların hallerini neden değiştirsin ki?
Ters ve gıcık makamdan soralım soruyu? Müslümanı, Yahudisi, Hıristiyanı, Hindusu, Budisti, Ateisti ellerindekini (malı, serveti, gücü, silahı, zamanı, sağlığı, gencliği, ömrü) aynı şekilde, aynı uğurda harcıyorlarsa gerçekte onların dinlerinde bir fark var mıdır? Aslında onların hepsi aynı din üzerinde değiller midir?
Hz. Muhammed’in yaptığı bu mantığı değiştirmektir. Ve namaz bu mantığın seromonik ifadesidir.
A. Hakan Çakıcı

Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın

1 yorum:

Eyüp dedi ki...

Farklı bir okuma için Kevser sûresi : http://www.kurandanhayata.com/KEVSER_S%C3%9BRESi_haberi_385.aspx

Yorum Gönder